Güzel bir hafta sonundan herkese selamlar.

Bu hafta size Nyala şehrinde yaşayan insanların yaşayışından ve çarşı ziyareti izlenimlerimden bahsetmeye çalışacağım. Öncelikle burada cumartesi günleri çarşıya iki saatlik gezimiz oluyor. Toplu olarak hastaneden bize ait olan otobüs ile ve çoğunluğu toprak yollardan ve mahalle aralarından geçerek gidiliyor çarşıya. Yalnız öncesinde buralarda daha uzun süre kalan arkadaşlarımız açık alanlarda fotoğraf çekmememiz gerektiğini söyledikleri için ilginç resimlerle yazımı çok süsleyemeyeceğim. Daha önce buraya gelen eski çalışan insanlar ve yerel halk arasında bazı tatsız olaylar olmuş. Neticede yıllardır beyaz ırk tarafından sömürülmüş bir coğrafyada bazı yönlerden hoş karşılanmamak olasıdır. Ama çoğunluğa bakarsanız Türk Hastanesine ait otobüsü bilen insanlar ve çocuklar ‘Turki’ diye gülerek el sallamayı size ihmal etmez.

               Mahalle arasından geçtiğimiz bu ufak yolculukta bazı yollarda arabanın neredeyse devrile yazdığı ve otururken bizi sağa sola sallayan bu derin çukurların yazın gelmesi ile yağan aşırı muson yağmurlarının oluşturduğu nehir yatakları olduğu öğreniyoruz. Buralarda her şey o kadar yokluk içerisindeki o nehir yataklarına köprü yapmak yerine bir nevi hız çukuru olarak kullanmaktalar.  Her nehir yatağında sallanan otobüsümüzü rakşalar sollarken bizlerde ağzımız açık halde bu farklı yaşam tarzından kesitleri seyre duruyoruz. Hatta o kadar büyük bir vadiden geçiyoruz ki buranın yazın tamamen suyla dolu olduğunu ve insanların etraftaki çay bahçelerinde dinlendiğini anlatıyor bizden daha eski olan çalışma arkadaşlarımız.

Asfalt bir yola çıktığımızda anlıyoruz merkeze ve çarşıya çok yaklaştığımızı. Ancak çarşı deyince küçük bir yer hayal etmeyin. Çünkü kocaman bir alana yayılmış ve satışı yapılan ürünlerin kendi içinde gruplandığı bir yer düşleyin bence. Bizlerin çok alışık olduğu kadar düzenli olmasa da kendi içinde bir düzen var aslında. Çoğu satıcı tabla şeklinde veya yerlere serdikleri örtüler üstünde ürünlerini satıyor. Ancak burada da dikkatimizi en çok çeken insanların fakirliği ve yokluğu. Birçok çocukta dikkatimi çeken şeyse çoğunluğunun Avrupa da top oynayan kariyerli Afrikalı futbolcuların isimlerinin yazılı olduğu formaları taşıyor olması. Bu çocukların geleceğe umutla bakmalarını sağlayan bir idol peşinde bu zengin ve kendilerine benzeyen insanları rol model almasından daha doğal bir şey olamaz.

Belediye veya devlet elini bu şehirde hissetmek çok mümkün değil.  Asfalt veya taş yol veya polis gibi kolluk kuvvetlerini görmek nadiren karşılaştığımız sahnelerden. Polisin giydiği kıyafetler de o kadar fazla farklık arz ediyor ki bu insanların ne çeşit bir göreve sahip olduğunu tam olarak bilemiyorsunuz. Bu şehirde daha öncede dediğim gibi su şebeke sistemi veya kanalizasyon yok. Elektrik olan evler şanslı olsa da şehirde çok sık olarak kesinti oluyor. Bu şehirde dikkatimi çeken bir durum ise hiç çöp konteynırı olmaması. Bu yüzden olsa etrafta çöplükler yığınla yükselirken bu yükseltiden kurtulan plastik poşetler etrafa saçılıp çalılık veya evlerin duvarlarına birikip kalmış. Yollarda trafik ışıklarının neredeyse yok hükmünde olması veya çok eski şehir manzaralarında görmeye alışık olduğumuz eşeklerle taşımanın sıklığı sizi hiç şaşırtmasın. Pazarın sık yerlerinde sıra sıra dizilmiş rakşalar, yollarda gezen insanlar ve tablacılar o kadar büyük bir kaos içine sokuyor ki sizi nereye geldiğinizi bir an şaşırıyorsunuz. Pazarda her tabla üzerindeki hoparlörlerden çıkan sesle insanları kendine çekmeye çalışıyorlar. Ancak satış yapan insanlar Türkiye’deki gibi sizi satış yerine çekip satmak için uğraşmıyor. Yalnız bir şey alırken pazarlık etmek burada adet yoksa sizden çok fazla para isteyebiliyorlar. Zaten beyaz olduğunuz için dikkat çekerken toplu gezmek herhalde bizlerde tam turist havası uyandırıyor. Bu kalabalık pazar yerinde ayrıca yan kesicilerin kol gezdiğini duyunca ceplerinizi daha sık kontrol ediyorsunuz.

Bu ülkede ekonomik olarak işlerin iyi gitmediği o kadar belli ki. Tüm satış yapan insanların ellerinde deste deste paraları var ama para o kadar değersiz ki. En büyük kağıt paraları 500 cunaih(çine) ile bir kilo fıstık veya muzlu bir içecek alabilirsiniz. Hal böyle olunca herkesin çoluk-çocuk, kadın-erken çalışmak zorunda olduğu bir pazar yeri görmek gayet olası. Pazarcılık yapan, yemek pişiren, kahve veya çay satan kadın sayısının ise fazlalığı çok belirgin bizim ülkemize göre.

Pazar yerinde açık şekilde satılan yiyecekler, hamur işi kızartmalar ve kavrulmuş çekirgeler pazardaki tüm arkadaşların buradaki yiyeceklerden tatmasına engel oluyor. Sarı Humma ve tifo gibi hastalıklar düşünülünce buralarda bizde çok bir şey tatmadan daha çok mango, muz, hurma gibi yiyeceklerle kendi nefsimizi doyurmaya çalışıyoruz.  Burada tattığım en güzel lezzetlerden biride yer fıstığı olduğunu diyebilirim. Susuzluktan mı bilemem ama her şeyin boyutu küçük ama bir o kadarda konsantre ve lezzetine doyum olmuyor. Mesela leblebi gibi küçücük nohut yemeğini hastanede tadına doyum olmuyor. Hele baharatçıların olduğu çarşıdan geçerken burnunuza çok keskin ve güzel kokular gelebiliyor.

 

Benim pazar yeri ve insanlar hakkındaki izlenimlerin bu kadar. Bir sonraki sefer hastanede tedavi için gelen insan manzaralarını anlatmaya çalışacağım sağlıcakla kalın…


Yorumlar

  1. Bayram Hocam yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum... Sağlıcakla kalın. Nihat Çetintaş

    YanıtlaSil
  2. Doktorum seni ilgiyle takip ediyorum. Her hafta yazılarını sabırsızlıkla bekliyorum. Kendine iyi bak. Sana ve arkadaşlarına selamlarımı yolluyorum.

    YanıtlaSil
  3. Casino Bonus | Do casino players get bonus
    Casino Bonus 평택 출장안마 구리 출장안마 Casino bonus – Welcome bonus 서산 출장샵 of $60. Deposit methods: eWallets, 울산광역 출장안마 eCheck and 서울특별 출장마사지 Withdrawal Methods: e-Wallet, Paypal and more.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nyala'da 24 saat!

Nyala'da Son Bir Adım